Hdp’nin, “Halk Sıhhati ve Sıhhat İşçilerinin Sıkıntıları ile Sarsıntının Yarattığı Hak Kayıplarının Araştırılması” Önerisi AKP ve MHP Oylarıyla…

HDP’nin, “Halk sıhhati ve sıhhat işçilerinin meseleleri ile zelzelenin yarattığı hak kayıplarının araştırılması” gayesiyle verdiği TBMM araştırma önergesinin görüşülmesine ait küme önerisi AKP ve MHP’li Milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. HDP Batman Milletvekili Necdet İpekyüz, “Bu güç şartlarda çalışıyorlar, fedakarca çalışıyorlar ve hala de devam ediyorlar. Pekala, hayatını yitiren, bu kadar problemli olanlarla ilgili bir deva var mı, onlara bir teşekkür var mı, tükenmişliklerine, terk edilmişliklerine karşılık, fedakarlıklarına karşı bir şey var mı? Yok. Hiç bunlar yapılmıyor ancak ‘Gidiyorlarsa gitsinler, ne olursa olsun…’ ” dedi.

HDP’nin, “Halk sıhhati ve sıhhat işçilerinin meseleleri ile sarsıntının yarattığı hak kayıplarının araştırılması” gayesiyle TBMM’ye verdiği araştırma önergesinin bugün TBMM Genel Konseyi’nde görüşülmesine ait küme önerisi AKP ve MHP’li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Önergenin münasebetini açıklayan HDP Batman Milletvekili Necdet İpekyüz şunları söyledi:

İPEKYÜZ: “HEKİMLİKTE ÖMRÜ DAHA SAĞLIKLI YAPMAK İÇİN BİR TARAFTAN ÇALIŞIRKEN HAYATINDAN OLMAK DA VAR”

“Hekimlikte hayatı daha sağlıklı yapmak için bir taraftan çalışırken hayatından olmakta var. Bunu pandemide de gördük; bu süreçte de yaşadık. Tıpta öğretilen, ‘önce ziyan verme.’ Bir oburu, ‘koru, önle.’ Sel nedeniyle Urfa’da büyük bir felaket yaşanıyor. Diyarbakır’da da şu anda önemli bir yağmur var. Doktorlar, sıhhat çalışanları, bilim insanları daima şunu söylüyor; felaketlerde mevt olabilir ancak ölmemesi gerekenler, hasta olmadığı halde hayatını yitirenler bizlerin elinde. Biz bunu yapmadığımız sürece sorumluyuz. Yetkililer yapmadığı sürece sorumludur.

“ŞU ANDA EYYUBİYE DEVLET HASTANESİ’NDE ÇOCUK AĞIR BAKIMI SEL ALTINDA. ÇOCUKLAR, BEBEKLER TAŞINIYOR”

Urfa’da Eyyubi Hastanesi, pandemi sürecinde ağır bakımlara muhtaçlık var. Hastanenin otoparkı var burayı ağır bakım yapalım. Otoparkların kolonlarını kesip market yapıp binaların yıkımına neden olanlar, otoparkı ağır bakım yapmışlar. Pandemiden sonra ‘çocuk ağır bakım olsun’ demişler. Şu anda Eyyubiye Devlet Hastanesi’nde çocuk ağır bakımı sel altında. Çocuklar, bebekler taşınıyor. Bu türlü mi sıhhat çalışanlarını koruyacaksınız? Bu felakete davetiye çıkartmaktır. Bu bilerek mevte davetiye çıkartmaktır.

Bir taraftan Urfa’da beşerler canla başla ömrüyle uğraşırken bir taraftan da hastane boşaltılıyor, öteki hastanelerde yer açılmaya çalışılıyor. Artık, Türkiye’de sıhhat çalışanları başta olmak üzere sıhhat kurumlarıyla ilgili önemli çalışma yapmak lazım. Birçok hastane boşaltıldı İstanbul dahil olmak üzere. Dicle’den birçok tabip arıyor, diyorlar ki; ‘Hastanemiz çatlamış, burada yaşanamaz durumdayız, korkuyoruz.’ Bingöl’de hakeza o denli, Hakkari’de hakeza o denli. Bütün binaları yaptınız ancak başınız tek şuna çalışıyor; ‘İnsanlar gelsin, performans olsun, ne olursa olsun, otelcilik hizmeti vereyim.’ Otelcilik hizmeti verdiğiniz binalar da yetersizdir. ve ne diyorsunuz; kötülük, şiddet, zorbalığa uğrayan, bütün özlük hakları yok edilip amaç gösterilen doktorlar de ‘Gidiyorlarsa gitsinler.’ Gitmiyorlar, bu güç şartlarda çalışıyorlar, fedakarca çalışıyorlar ve hala de devam ediyorlar. Pekala, ömrünü yitiren, bu kadar dertli olanlarla ilgili bir deva var mı, onlara bir teşekkür var mı, tükenmişliklerine, terk edilmişliklerine karşılık, fedakarlıklarına karşı bir şey var mı? Yok. Hiç bunlar yapılmıyor fakat ‘Gidiyorlarsa gitsinler, ne olursa olsun.’

CESUR: “DEPREM FELAKETİNDE 102’Sİ DOKTOR, 448 SIHHAT ÇALIŞANIMIZI KAYBETTİK”

İYİ Parti Kümesi ismine kelam alan Isparta Milletvekili Aylin Gözü pek da şunları kaydetti:

“Deprem felaketinde 102’si doktor, 448 sıhhat çalışanımızı kaybettik maalesef ve 528’i de yaralı. Kaybettiğimiz meslektaşlarıma aziz Allah’tan rahmet ve yaralılara da acil şifalar diliyorum. Gördük ki sıhhat kurumlarımızın bir kısmı sağlam yapılmamış ve 2012’de zelzeleye dayanıksız raporu verilen ve de çalıştırılmaya devam eden İskenderun Devlet Hastanesi’nin A bloğu yıkıldı, pek çok aile sıhhat merkezi ve hastane binası yıkıldı ve buralar, meslektaşlarımın çalıştığı bu binalar kendilerine maalesef mezar oldu.

Bize, bölgede vatandaşlarımız tarafından bilhassa köylerde en çok sıhhat hizmeti talebi iletildi. Çadırkentlerinin birçoklarında hala sıhhat ünitesi yok, olanlarda da poliklinik hizmeti yetersiz ve bilhassa köylere, kırsal kısma gezici sıhhat hizmetlerinin çok daha düzgün götürülmesi gerekiyor, çok daha güzel verilmesi gerekiyor. Tabiplere bu türlü afetlerde ‘Yaşa, var ol, kahramansın, en öndesin’ diyen, bunu bu biçimde duyuran, slogan haline getiren iktidar maalesef afetlerde de afetler yaşanırken yahut daha sonrasında da doktorları ve sıhhat çalışanlarını unuttu.

“ATATÜRK’ÜN KENDİSİNİ EMANET ETTİĞİ TÜRK TABİPLERİ FAKİR BUGÜN”

Covid-19 pandemisi üzere meslektaşlarımız, zelzelede de ön saftaydı, maalesef onlara depremzede olma hakkı bile tanınmadı. Onlar, sağ çıkabilenler birinci günden itibaren uykusuz, aç, susuz giderek tekrar kurulan yerlerde, sıhhat merkezlerinde çalışmak zorunda bırakıldılar. Ailelerini kaybetmişlerdi ne kalacak çadırları ne konteynerleri vardı lakin çalıştılar. Hala daha bir kısmının muhtaçlıkları tam olarak karşılanmadığı için bize daima müracaatlarını, taleplerini iletiyorlar. Ben buradan duyurmuş olayım. Sarsıntı bölgesinde misyon yapan tüm sıhhat çalışanlarının dışarıdan gelen takımlarla dönüşümlü olarak yer değiştirmesi gerekiyor, daha esnek bir uygulama yapılması gerekiyor.

“HASTA GARANTİLİ KENT HASTANELERİ İÇİN ESASLI HASTANELERİMİZ BİR BİR KAPATILIYORLAR”

Hastalarımız aylarca randevu alamıyor, ilaç bulamıyor, parası kadar sıhhat hizmeti alabildiği için de mağdurlar. Hasta garantili kent hastaneleri için esaslı hastanelerimiz bir bir kapatılıyorlar. Asistan doktorlar gereğince mesleksel pratik yapmadan mezun oluyorlar ve tüm sıhhat çalışanları ucuz iş gücü olarak görülüyor maalesef. Hastaneleri ticarethaneye, hastaları müşteriye dönüştüren Sıhhatte Dönüşüm Programı’nın yirminci yılına gelinen yerde, sıhhat çalışanlarımız daha düzgün ve inançlı şartta olmak için göç ediyorlar. Biz bunları düzelteceğiz, ülkemizi bu durumdan çıkaracağız, sıhhat çalışanlarımıza, doktorlarımıza hak ettikleri onurlu ömür şartlarını sağlayacağız. Sizin yapamayacağınızı biliyoruz, bundan sonrası bizde ve bizim tek zırhımız var, beyaz önlüğümüz ve gururumuz, milletimizin itimadı bir de. Bunlara ziyan vermenize asla müsaade vermeyeceğiz. Onurlu hayat şartlarında Atatürk’ün kurduğu cumhuriyete sahip çıkan Türk doktorları olarak biz misyonumuzu yapmaya devam edeceğiz.

ŞEKER: “SORUMLULUĞU OLANLAR SORUMLULUĞUNUN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMEK YERİNE İŞİ YENİDEN BAHTA HAVALE EDİYOR”

CHP ismine kürsüye gelen İstanbul Milletvekili Ali Şeker ise şunları söyledi:

“Ayamama Deresi’nde bir sel felaketi yaşandı, onlarca vatandaşımızı İstanbul’da sele kurban verdik. Sele kurban verdiğimiz o yerde ‘Derenin intikamı ağır olur’ dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan ve o o denli dedikten sonra o derenin yatağına yüzlerce gökdelen dikildi ve orada yeni bir intikamı bekliyor o gökdelenler. Nasıl Hatay’da yumuşak yerlere yapılan o binalar bir bir devrildiyse, Esenyurt’ta da temeli olmayan o gökdelenler, 30-40 katlı gökdelenler, maalesef yıkılmayı bekliyor ve bu hususta sorumluluğu olanlar sorumluluğunun gereğini yerine getirmek yerine işi tekrar yazgıya havale ediyor.

Bu kederli günlerde, biz 92 Erzincan sarsıntısından akıllanmadıysak, 99 Marmara zelzelesinden akıllanmadıysak, bu Maraş sarsıntılarından, Pazarcık, Altınözü sarsıntılarından de akıllanmayacaksak bu ülkenin geleceği karanlık. Burada yıkım yaşanırken bu yıkımda kaybettiğimiz 10 binlerce vatandaş var ve 102 doktor, 500’e yakın sıhhat çalışanı var. ve bizim kaybettiklerimiz, orada hayatını kaybedenler şanslı mı, şanssız mı? Oradan kurtulanlar bunu şöyle söylüyorlar: ‘Biz kurtulduk sanki biz mi şanslıyız hayatını kaybedenler mi?’ Bu yıkımdan sonra oralarda toz duman ortalık. Bu tozun, bu asbestin, civanın, ağır metallerin oradan ortama karışmasını, teneffüs yoluyla alınmasını engellemek için oradaki enkazın üzerine bir su püskürteceksiniz, bundan bile acizsiniz. Oradaki bu tozlar, asbestler yirmi yıl sonra kanser olarak öldürmeye devam edecek.

“SAĞLIKLI BİR BARINMA ŞARTI YOK. GELEN HEMŞİRELERİN KALACAKLARI ÇADIRLARI YOK, DÖRT BEŞ GÜNDE 1 ÇADIR TEDARİK EDEBİLDİK”

Depremden evvel önlem almadınız, o binalar mezar oldu. Sarsıntı sırasında enkaza yetişmediniz, AFAD ikinci bir afet oldu, onlar can çekişe çekişe donarak öldüler. Birinci on ikinci saatte ben oraya gittiğimde 30-40 acil yardım talebi olan, bas bas yardım talep edenlerin seslerini kendi kulaklarımla duydum. İki gün boyunca bir tane AFAD vazifelisi ‘Buraya koşun, buraya grup gönderin, buraya ekipman gönderin’ dediğimiz halde maalesef bir adedine bile takım gitmediğini sekiz on saat sonrasında acı bir halde gördüm ve onlar bağıra bağıra öldüler ve biz hala her şey olağan üzere konuşuyoruz burada.

Sağlıklı bir barınma şartı yok. Gelen hemşirelerin kalacakları çadırları yok, dört beş günde bir çadır tedarik edebildik. Su basıyor o uygun olmayan yere kurulan çadırlar ve orada beşerler bit ve uyuz salgını karşısında küçücük çadırlarda 20 kişi kalmak zorunda kalıyorlar. Bizim bunları bu halkımıza reva görmeye hakkımız yok. Tarım alanları gördüğünüz üzere molozlarla, asbestle, yığınla doldurulmuş durumda. Gelecek nesilleri maalesef zehirlenmek bekliyor tekrar, buna hakkınız yok. Suriye sonundan, karşıdaki kamplardan gelen kanalizasyonlar Reyhanlı’yı zehirlemeye devam ediyor. Bizim bir an evvel zihniyet ihtilaline muhtaçlığımız var. Artık kâfi; ölmeyelim, ölmeyelim, ölmeyelim.”