CHP Milletvekilleri Akbelen’de… Nermin Yıldırım Kara: “30-40 Yıl Ekonomik Ömrü Olan Bir Şirketin ‘Burada Keyfini Süreceğiz’ Diye Ekosistem Yok Oluyor”

HABER: EMRE SERCAN İKE – KAMERA: MEHMET MEHMETLİOĞLU

CHP milletvekillerinin Akbelen Ormanı’nda ağaç bölümüne direnen köylüler ve çevrecilere takviyesi sürüyor. Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, Akbelen’de; “20 yıldır etraf ve ekoloji gayreti yapıyoruz. Bilhassa Doğu Akdeniz’de, bugün Akbelen’de, bir gün Karadeniz’de bir gün Ege’de. Tabiatın tahrip edilmesi asla son bulmuyor. Biz bunun kaynağının ne olduğuna baktığımızda temelinde bu işin temel sebebi sermaye, bunların ticari kar hırsı ve bu mentalle tabiata talan etmek tahrip etmek. Diğer hiçbir manası yok. Daima söyledik 30-40 yıl ekonomik ömrü olan bir şirketin ‘burada keyfini süreceğiz’ diye ekosistem yok oluyor. Buna yalnızca ağaç olarak bakmamak lazım” dedi.

Muğla’nın Milas ilçesi İkizköy mevkisindeki Akbelen Ormanı’nda maden alanının genişletilmesi hedefiyle ağaç kısmı, sekizinci gününde devam ediyor. İkizköylüler ve çevrecilerin de bölüme karşı nöbetini sürüyor. Nöbetin sekizinci gününde alanda bulunan CHP milletvekilleri Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş, Osmaniye Milletvekili Asu Kaya Gedik, Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ve Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara, ANKA Haber Ajansı’na Akbelen’deki durumu kıymetlendirdi.

“HALK ÇOK KÜLFETTE AĞAÇLAR, KUŞLAR, NEFESLERİ GİDİYOR İNSANLARIN”

Giresun Milletvekili Elvan Işık Gezmiş, şunları söyledi:

“Sekiz gündür Akbelen’deyiz, halkımızın yanındayız. Maalesef çok üzgünüz çok büyük bir orman alanı kesilmiş. Direnç gösteriyoruz fakat yeniden de çok dinlenmiyor. Az evvel alana çıktık, daha evvel kesilmiş olan alan güya bu dünyaya ilişkin değil üzere daha evvel kömür çıkarılan alan büsbütün öbür bir dünyaya ilişkin üzere ve şu anda bir yenisi daha yapılıyor. Artık bu devirde kömürle, termik santralle güç sağlanmamalı. Güneş gücü, rüzgar gücü, pak güç yapılması gerekiyor. Halk çok ıstırapta ağaçlar, kuşlar, nefesleri gidiyor insanların. Karadeniz’de birebir halde HES’ler tabiatımızı bozuyor. Biz öncelikle tabiatımıza sahip çıkmalıyız. Bir Kızıldereli atasözü var; ‘Bu tabiat bize büyüklerimizden miras değil, çocuklarımızdan emanettir’ diye. Bu şuurla hareket etmemiz gerekiyor. Halkımızın yanındayız ve nöbetteyiz.”

“BUNDAN SONRASI İÇİNDE KÖYLÜLER KAYGILI, HAYAT ALANLARI GİDECEK”

Osmaniye Milletvekili Asu Kaya Gedik, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Önce talan edilen, yok edilen, yeşilden griye dönüştürülen alanı gördük. Yalnızca bakıp kalıyorsunuz. Yeşillerin içerisinden büsbütün gri bir alana giriyorsunuz. Akabinde İkizköylülerin yanına gittik. Oradaki insanların o telaşlı bakışlarını gördük. O denli ki kısmındaki üzüm salkımını gösteriyor yarısı kurumuş, siyahlaşmış. Cevizlerini çıkarttı gösterdi yarısı siyahlaşmış. ‘Ben burada iki arık patlıcan, iki arık biber, bir arık domates ekerdim ancak artık bunların hiçbirisi olmadı’ diyor. Bundan sonrası içinde köylüler kaygılı, ömür alanları gidecek. Burada çocukları kalmamış. Yaklaşık 80 yaş ortalamasında insanlardı. Bu insanları ömür alanlarından koparmamak gerekiyor. Edindiğimiz bilgilere nazaran de bu maden saha çalışması yalnızca İkizköy’de değil daha da genişleyeceği tabir ediliyor.

Akbelen’deki tabiat kıyımıyla kalmayacak daha da geniş alanlara sirayet edecek. Bunun sonucunda de Bodrum’u besleyen su kaynaklarının da zehirleneceği ve kuruyacağı insanlarda telaşı başlamış durumda. Geçtiğimiz haftalarda da Erzin’de yeniden bir tabiat talanına karşı yöre halkıyla sesimizi duyurmaya çalıştık. O kumsala bir plastik üretim tesisi yapılıyor. Şimdilerde orada da tıpkı durum kelam konusu. Beşerler sesini duyuramıyor. Türkiye’nin dört bir yanında doğal güzelliklerimiz talan ediliyor. İkizköylülere de bizim dayanağımız her vakit devam edecek. Bugün buradayız, yarın da burada olacağız. Ondan sonraki günde İkizköylülerle Akbelen’deki bu yıkım için talan için birlikte olmaya devam edeceğiz.”

“BİZ BURADA İNSAN ELİYLE YAPILMIŞ AFETİ YAŞIYORUZ”

Akbelen’de insan eliyle yapılmış afetin yaşandığını belirten Ankara Milletvekili Aliye Timisi Ersever ise şunları söyledi:

“Burada neler oluyor, köylülerimiz, insanlarımız neyle uğraş ediyorlar, nasıl bir talan var bunların hepsini görmek için buradayız. Bugün kesim alanının olduğu yere gittik. Televizyonlardan seyrediliyor lakin hakikaten buradan izlediğinizde yok edilmiş yığınla ağaç, yok edilmiş yığınla orada yaşayan canlıları görüyorsunuz. Çok büyük bir kömür madeni de yok ancak bu tabiatın katliamı, tabiatın katliamı demek; burada yaşayan canlı, insan, hava, su her şeyin katliamı demek. İki türlü afet var. Bir; doğal afet bir de insan eliyle yapılmış afet. Biz burada insan eliyle yapılmış afeti yaşıyoruz.

Tüm Türkiye’de olan bu talana tüm halkımızın karşı çıkması lazım. Zira insan eliyle yapılmış olan bu talanda bir küme insanı varlıklı ediyoruz. Ancak bu katliamın sonucunda 150-200 yıllık yetişmiş tüm ağaçları biz kaç yılda yetiştireceğiz? Nesillerimize neler bırakacağız? Biliyoruz ki tüm dünyada bir iklim krizi var ve bu krizde bizi insan eliyle yapılan katliamlar sonucunda daha da çok etkileyecek. Biz direneceğiz. Köylülerimiz, ‘zorla elimizden tapularımız alınmak isteniyor’ diyorlar. Yapılması gereken ne varsa kesinlikle yapacağız. İnsanlarımıza, çocuklarımıza, torunlarımıza hoş bir hayat bırakmak için elimizden gelen her şeyi Cumhuriyet Halk Partisi olarak yapmaya devam edeceğiz. Buradayız, nöbetimiz de devam edecek.”

“30-40 YIL EKONOMİK ÖMRÜ OLAN BİR ŞİRKETİN BURADA KEYFİNİ SÜRECEĞİZ DİYE EKOSİSTEM YOK OLUYOR”

Doğanın tahrip edilmesinin asla son bulmadığına dikkat çeken Hatay Milletvekili Nermin Yıldırım Kara ise şunları kaydetti:

“Ben İskenderun Etraf Müdafaa Derneği başkanlığı yaptım. 20 yıldır etraf ve ekoloji gayreti yapıyoruz. Bilhassa Doğu Akdeniz’de, bugün Akbelen’de, bir gün Karadeniz’de bir gün Ege’de. Tabiatın tahrip edilmesi asla son bulmuyor. Biz bunun kaynağının ne olduğuna baktığımızda temelinde bu işin temel sebebi sermaye, bunların ticari kar hırsı ve bu mentalle tabiata talan etmek tahrip etmek. Öbür hiçbir manası yok. Daima söyledik 30-40 yıl ekonomik ömrü olan bir şirketin ‘burada keyfini süreceğiz’ diye ekosistem yok oluyor. Buna yalnızca ağaç olarak bakmamak lazım. Anayasa’nın 169’uncu unsuru ormanlık alanların daraltılamayacağını, ormanlık alanları müdafaanın hem vatandaşların hem de devletin ödevi olduğunu ayrıyeten herkesin sağlıklı bir etrafta yaşama hakkı kanunlarla Anayasa’da karar altına alınmıştır.

Biz daha 3 yıl önce covid sürecini yaşadık. Ondan önce sars vardı ondan önce mers vardı. Bunlar neden; ormansızlaşma, iklim krizi, kuraklık… Bugün ben Hatay’dan geliyorum kalbim orada. Orada da Dikmece’de zeytinliklerle ilgili kamulaştırma kararı var. Bugün buradayım lakin çabucak akşam gideceğim orada vatandaşlarımızla birlikte olmak zorundayım. İnsanların sağlıklarıyla ilgili ezalar yaşamak istemiyorsak bu kıyımlar son bulmalı. Herkesin şöyle bir şey söylüyor, ‘biz burada ne kadar ağaç kestiysek yarın o kadar fidan dikeceğiz.’ Bu türlü bir mental yok. Bunu asla kabul etmiyoruz ve etmeyeceğiz. Binlerce yılda oluşmuş olan ağacın yerine fidan dikeceğiz üzere bir mantık yok. Hatay’da daha bir hafta önce yangın vardı, Çanakkale’de vardı, Muğla’da vardı. Kuraklıkla baş edemezseniz havadaki nem oranı düştükçe rüzgarın tesiriyle bu yangınların yayılabilme kabiliyeti çok daha süratli. Yangınları söndürme kabiliyetinizde yok.

“BİZ BU EKOSİSTEMİ ASLA BIRAKMAYACAĞIZ”

Burada Orman İşletme Müdürlükleri burada gösterdikleri hüneri bu kabiliyetleri bir türlü yangınlar var olduğunda ansızın, süratlice çaba edebilmek için asla kullanmıyorlar. Bugün sarsıntı bölgesinden gelen bir kardeşiniz olarak dayanışmaya, bu gayretin kıymetine dikkat çekmek için buradayım. 2017 yılından bu yana İskenderun Körfezi’nde halkı, insanları pis kokuya, canlı hayvan sevkiyatlarıyla bunalttılar. 3 bine yakın düzmece dokümanla gelen canlı hayvanların giriş noktası İskenderun körfeziydi. O gemiyi, o ceset hayvanları kıyma makinesinden geçirerek denize attılar. Bu ülkede 3-5 tane adam para kazanacak diye biz sağlığımızdan olmayacağız. Biz bu ekosistemi asla bırakmayacağız ve onu korumak için okyanusta kürek çekmek dahi olsa bu uğraş asla bitmez.”