Özgür Özel: Yaşar Kemal’in kaleminden dökülenler, hepimize vasiyettir (2)

ÖZEL, HALK BULUŞMASINA KATILDI

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Lideri Özgür Özel, Hatay‘ın Defne ilçesindeki Sevgi Parkı’nda düzenlenen halk buluşmasına katıldı. Burada konuşan Özel, “Bir mahallî seçim

BİRLİK VE BERABERLİK VURGUSU

Artık başka farklı yerlerde durmanın çabayı farklı başka sürdürmenin sonuç vermediği günlerde olduklarını vurgulayan Özel, şöyle devam etti:

“Birlik istiyoruz, beraberlik istiyoruz. Daima birlikte bir büyük çabayla Hatay’da Cumhuriyet Halk Partisi’ni birinci parti yapmak istiyoruz. Zelzelede, 6 Şubat günü çok büyük kayıplar yaşadık. Lakin kayıpların en büyüğünü, yıkımların en büyüğünü yaşadığımız kentlerden bir tanesi ve maalesef en çok ihmal edileni Hatay oldu. Evvel gelmediler, duymadılar, ermediler, elimizden tutmadılar. Maalesef çok gecikmeli başlayan arama kurtarma çalışmalarında daima Hatay’ı bir adım, iki adım, üç adım geride bıraktılar. Devamında Hatay’ın öteki kentlerle birlikte ayağa kaldırılacağını söyleyip bir yıl içinde herkes konutuna geçecek deyip, 10 kenti ve Hatay’ı kaldır kandırıp oyları aldılar lakin bırakın bir yılı 20 ayın sonunda neredeyse iki yıl oluyor. Hatay’a kelam verdikleri 254 bin konutun yalnızca 11 bin 366’sını verdiler. Oran yüzde 4. Yüzde 96 çadırda, konteynerde ya da gurbette. Konutunda değil, konutunun dışında, konutundan uzakta, bu sayı Türkiye’de de bu türlü, lakin bu kadar değil. Bakın Türkiye’de 650 bin toplam konut kelamı var zelzele bölgesinde. Teslim edilen konut sayısı 101 bin. Yalnızca yüzde 31 fakat ortalama Hatay’ın 10 katı. Osmaniye Hatay’ın 10 katı. Maraş, Malatya Hatay’ın 10 katı. Maraş’a da Malatya’ya da Osmaniye’ye de yazık fakat orada 10 vatandaşın 3’ü meskeninde 7’si dışında. Bunu eleştiriyorum lakin burada yüzde 96’sı konutlarına ulaşamadı.”

‘SÖZÜ HATAY’A KİM VERİRSE VERSİN, KELAM BİZİMDİR’

Ayrımcılık yapmadıklarını ve sarsıntının siyasetinin yapılmaması gerektiğini söyleyenlerin sarsıntı konutunun yanı sıra caminin bile siyasetini yaptığını savunan Özel, şöyle dedi:

“Depremde meskenlerimiz, iş yerlerimiz yıkılırken, ibadethaneler de yıkıldı, ziyan gördü. ‘Tüm dinlerin ibadethanelerine devlet sahip çıkmalı’ dedik. 7 Şubat günü ilgili bakanlığı, hükümeti, AFAD’ı uyardık. ‘Koruyun buraları’ dedik. ‘Hatay diğer yere benzemez’ dedik. ‘Bir mozaiği kaybolsa milyarlarla geri gelmez’ dedik ve süreci yakından takip ettik. Bu sırada değerli dayanışma adımları atıldı. Örneğin Hatay’ın Ulu Cami’sini Bursa Büyükşehir Belediyesi, ‘Ulu Cami’yi biz yaparız’ dediler. Vallahi çok mutlu olduk. Hayır demedik. Yapın dedik. Sonra seçim oldu ve milletin takdiriyle Bursa’yı biz kazandık. Mustafa Bozbey geldiğinde Ulu Cami projesini gördü, inceledi. 2023 Eylül ayında bunun ihalesini yapmışlar. Bir müteahhite vermişler. Fakat çivi çakmamışlar liderime gelene kadar. Liderim inceledi ve akabinde bugüne kadar geçen müddetle ilgili çalışmayı yaptı. Sorun şu ki burada efendim ‘AK Parti’deyken Ulu Cami yapılıyordu. CHP’deyken yapılmıyor’ diyenlere inat ortaya koydu ki biz her şeyi yapmışız. Müteahhite bir lira borcumuz yok. Ancak Bilim Kurulu projeyi imzalamamış. Evvel kelamını verdiler, sonra inkar ettiler lakin bugün bütün evraklarla ortaya çıktı. Artık sayın başkan burada. Ulu Cami örneğinde ve Hatay’a verdiğimiz tüm sözlerde açıkça söylüyoruz ki ‘Sözü Hatay’a kim verirse versin kelam bizimdir, yerine getirilecektir. Bursa Büyükşehir Belediye Lideri’ni bugün buraya grubuyla biz çağırdık. Yerinde çalışmasını yaptı. Bundan bile siyaset çıkarmaya çalışan ahlaksızlar var. Onlara da şunu diyorum ki ibadethane olsun, cami olsun, hangi dinin, hangi mezhebin ibadethanesi olursa olsun, hepsi başımızın üzeridir. Hepsinin buyruğuna amadeyiz.”

‘REZERVL ALAN SIKINTISINDA 50 BİN KİŞİ MÜLKSÜZLEŞTİRİLDİ’

Kentteki rezerv alanlara ait de konuşan Özel, kelamlarını şöyle sürdürdü:

“Burada bir rezerv alan rezaleti yaşandı. 21 Kasım 2023. Bir genelge yayınladılar. Dediler ki ‘Az ve orta hasarlı konutları belediyeden güçlendirme müsaadesi alarak güçlendirip içine geçebilirsiniz.’ Beşerler bu müsaadeleri aldılar. Gittiler meskenlerine kredi çekerek, borç çekerek, altınla borç alarak, dövizle borç alarak güçlendirme yaptılar. Yağmalanan kapılarını taktılar, boyalarını yaptılar. Tam meskene geçecekler. Eyvah. ‘Biz senin konutu rezerv olan ilan ettik. Yıkacağız.’ Konut sağlam? Olsun. Burası rezerv alan. Bu, zelzele için yeni bir yıkım oldu. Bu yıkıma, itiraz ettik. Milletvekillerimiz itiraz ettiler. Antakya ve Defne’de 207 hektarlık alan rezerv alan ilan edildi, 50 bin kişi mülksüzleştirildi. Başvuruyu Anayasa Mahkemesi’ne yaptık. Sonuç almayı bekliyoruz. Rezerv alanda bir hakikat yok. Rezerv alan ahlak ister. Rezerv alan teknik bilgi ister, liyakat ister fakat özünde ahlak ister. O denli örnekler yazıldı. O denli örnekler duydum. O denli örnekler anlatılıyor ki, benim diyen üç kağıtçının yapmayacağı işler. Yıllarca satılmamış evlada bırakılmış yerleri kim, sadece bedeli çok diye rezerv ilan eden bir kadro yamyamlar. Buradan hepsine diyoruz ki hakkaniyetle nitekim tekniğin gereği rezerv alana, karar verene, imza atana bir şey demeyiz lakin Hataylının hakkını yiyenin ömrüm boyunca iki elim yakasında olacak, hesap soracağım. Hesap soracağım. Nasıl Soma davası bir daha açılacak, gerçek hatalılar ceza alacak. Madencinin anası ‘Oh yüreğim soğudu’ diyecekse iktidara geleceğiz, rezerv alan ilan edilen her metrekareyi inceleyeceğiz, haksızlık, yağma, üç kağıt yapan kim varsa O dediği lokmayı kursağından çıkarıp alacağım, hak sahibine vereceğim. Kelam veriyorum.”

Kentteki eğitim ve sıhhat sıkıntılarını pahalandıran Özgür Özel, “Hatay’da 210, okul yıkıldı. Diyorlar ki 106 yeni okul yaptık, hizmete açtık. İnansan inanılacak adam ancak milletvekillerim dedi ki yok o denli bir şey. Gidildi, bakıldı. Gerçekte yapılan 18 okul var koca Hatay’da. Gerisi konteynerlerde ders veriliyor, yeni okul açtık diyor. Bu da yetmez. Öğrencinin yüzde 95’i akşam da konteynerde. Internet getir. Elektrik ikide bir gidiyor, klimalar kaldırmıyor. Yazın perişan oldular. Kışın donacaklar ve bu çektiği bu sıkıntıyı Hatay’a reva görenlere yazıklar olsun. Ağır travmalardan geçen öğrencilerimize rehber öğretmen yok. Depremden öncekinin 3’te biri kadar hemşireyle çalışılıyor. Sıhhat çalışanı yok. Çalışanların canı çıkıyor ancak yeniden yetişemiyor. Vatandaş mağdur oluyor. Ayrıyeten yıkılan ve yapılmayan aile sıhhati merkezi sayısı 56. Antakya’da göğüs cerrahı yok. Kalp damar hastalıkları uzmanı yok. Antakya’yı, Defne’yi, Hatay’ı, yazgısına terk edenlere yazıklar olsun” diye konuştu.

‘DAVALARI SONUNA KADAR TAKİP EDECEĞİZ’

Özgür Özel, sarsıntı davalarını çok yakından izlediğini belirterek, “Apartmanların tek tek isimlerini söylemeyeceğim. Zira eksik kalanın gönlü kalıyor. Ancak biliyorsunuz her salı günü en az iki apartmanın mağdurlarını kümede ağırladım, ağırlıyorum. Kimi dava olumluya seyretti, kiminde haksızlıklar devam etti. Lakin zelzele davalarında sorumlu kamu işçisinin yargılanması için gerekli müsaadeleri vermiyorlar. Sorumlu çalışanı ödüllendiriyorlar. Burada imzası olup yargılanması gereken adamı İstanbul’a Şehircilik Müdürlüğüne yolluyorlar. Artlarında kapı üzere duruyorlar. Güya hatalı değil de kahramanmış üzere onları koruyorlar. Firarilerin yakalanması için kırmızı bülten çıkarmıyorlar. Masrafı fazla diyorlar. Tutuksuz yargılanan sorumluların tutuklanması taleplerini ısrarla reddediyorlar, cezanın geleceğini anlayan filan edip yurt dışına kaçıyor. O yüzden beşerler daima adaletsizliğe isyan ediyorlar. İsimli süreçlerin hızlandırılması, evraklar ve uzman raporlarındaki eksikliklerin bir an evvel tamamlanması gerekiyor. Bunu bekliyoruz, takip ediyoruz. Hatay’daki tek tek apartman apartman davaları, milletvekillerimiz, hukukçularımız izliyorlar ve bu çabayı birinci kademede, istinafta, Yargıtay’da, gerekirse anayasada, gerekirse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde sonuna kadar takip edeceğiz. Kelam veriyoruz” dedi.

‘SURİYE’NİN YAŞANABİLİR BİR HALE GELMESİNİ SAĞLAYALIM’

Sığınmacılarla ilgili değerlendirmelerde bulunan Özel şunları söyledi:

“Burada hassas bir durum var. Türkiye birileri göçmenlere, süreksiz muhafazada olanlara, onların yarattığı kasvetlere itiraz ederken ‘Benim evladım işsiz sen ucuza onu çalıştırıyorsun’ derken, ‘Ben fakirim ilaca iştirak hissesi ödüyorum, onlar ödemiyor’ derken, ‘Benim çocuğum okula aç gidiyor, bunlara aylık bağlanıyor’ derken çok haklı bir serzenişi söylüyorlar. Lakin kimileri lisanı o denli yanlış bir yerden kurup ‘Araplar’ deyip, Araplara, Arapçaya nefret düşüp buradaki insanlarımızı, kıymetli bir kısmını çok üzüyorlar. Bu ülkede Hatay’da, Mardin’de, Urfa’da 6.5 milyon ana lisanı olan Arapça olan, kendisi Arap olan ancak bu memleketin has evladı olan vatandaşım yaşıyor, onların gönlünü, kalbini kimse kırmasın. Lakin, o vatandaşlarımız da hem de çok uzaklardan laf söyleyenlerin yanında bu işin en mağduru olanlar da onlar. Kilis’te, Hatay’da, çok büyük bir sığınmacı sorunu var ve artık tarihi bir fırsat var. Biz daima şunu söylüyorduk. ‘Esad’la konuşmalısın.’ Bize diyordu ki ‘Eli kanlı Esed ile sesle konuşmam, git sen konuş’ diyordu. Dedim ki ‘Gideceğim. Esad’la dönüşeceğim. Bu işlerin çözülmesi için adım atacağım dedim.’ Türkiye bu mevzuyu konuştu. ‘Ben de gideceğim’ dedi. O günden beri ne gidiyor ne bizim gitmek üzere olduğumuz süreci özgür bırakmıyor. Karşı tarafa Putin üzerinden baskı yapıyor işi kilitliyor. Lakin ben Suriye idaresinin bizden resmi yazı talebini önemsiyorum. Gün bildireceğiz dediler, bekliyorum. Erdoğan benden evvel mutlu olurum. Sorun çözülürse müteşekkir olurum lakin artık bir fırsat var. Esad af ilan etti. Genel af. Ne bekliyorsun çabucak git. Gerekli teminatları al. Bütün Avrupa Birliği ülkeleriyle konuşuyoruz. Avrupa elini taşın altına sokmaya hazır. Kâfi ki tahlil olsun. Bu insanların güvenliğine, kelamını al. Esasen af çıktı. Oranın yaşanabilir bir hale gelmesini sağlayalım süratle, davulla, zurnayla artık bu sığınmacılara memleketlerini ayarlayalım. Diğer devası yok bu işin.”

Sığınmacılarla ilgili çeşitli savlarda bulunan Özel, “Biz bunu derken bugün bir şey gördük ve başımızdan vurulduk. Türkiye’de süreksiz sığınmacı statüsünde bu beşerler, mühletleri doldu, tam vakti af da çıktı alın götürün. Hayır. Çalışma yaptırmış, İçişleri Bakanlığı’yla, Göç Yönetimi’ne. Süreksiz sığınmacıların Türkiye’de kalış müddetlerinin arttırılması, çalışma müsaadeleri varsa uzatılması, olmayanlara çalışma müsaadesi verilmesi, Türkiye’de bunları ucuz iş gücü olarak kullanmanın hesabını yapıyor. Yazıklar olsun. Bu türlü günde sığınmacıları Esad’a göndermeye çalışacağına evlatlarımız yerine çalıştırmak için hazırlık yapıyorlar. Yazıklar olsun. Biraz evvel gençler şunu söylediler. ‘Var mı devası?’ dediler. Hatay’ın kaygısı çok. Rezerv bir keder. Okulların yıkık olması, konteyner okullar bir kaygı. Olanın pis olması, hijyenik olmaması bir keder. Doktor yok, hemşire yok, sıkıntı. Konut yok, konteynere mahkumiyet var, sıkıntı. Verilen kelamlar tutulmuyor, sıkıntı. Davalar ilerlemiyor, kaygı. Zeytinlikleri bile rezerv alan ilan edecek kadar gözleri döndü, bunların hepsi bir keder lakin bütün kederlerin var bir dermanı, bunun da ismi Cumhuriyet Halk Partisi” dedi.

Alican GÜMÜŞ/HATAY,